NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
بسم الله
الرحمن
الرحيم حدثنا
محمود بن غيلان
حدثنا عبد
الملك بن
إبراهيم
الجدي حدثنا
شعبة عن
الأعمش
ومنصور سمعا
أبا الضحى
يحدث عن مسروق
قال جاء رجل
إلى عبد الله
فقال إن قاصا
يقص يقول إنه
يخرج من الأرض
الدخان فيأخذ
بمسامع
الكفار ويأخذ
المؤمن كهيئة
الزكام قال فغضب
وكان متكئا
فجلس ثم قال
إذا سئل أحدكم
عما يعلم
فليقل به قال
منصور فليخبر
به وإذا سئل
عما لا يعلم
فليقل الله
أعلم فإن من
علم الرجل إذا
سئل عما لا
يعلم أن يقول
الله أعلم فإن
الله تعالى
قال لنبيه { قل
ما أسألكم عليه
من أجر وما
أنا من
المتكلفين } إن رسول الله
صلى الله عليه
وسلم لما رأى
قريشا استعصوا
عليه قال
اللهم أعني
عليهم بسبع
كسبع يوسف فأخذتهم
سنة فحصت كل
شيء حتى أكلوا
الجلود والميتة
وقال أحدهما
العظام قال
وجعل يخرج من
الأرض كهيئة
الدخان فأتاه
أبو سفيان قال
إن قومك قد
هلكوا فادع
الله لهم قال
فهذا لقوله { يوم
تأتي السماء
بدخان مبين
يغشى الناس
هذا عذاب أليم
} قال
منصور هذا
لقوله { ربنا
اكشف عنا
العذاب إنا
مؤمنون }
فهل يكشف عذاب
الآخرة قد مضى
البطشة
واللزام
الدخان وقال أحدهما
القمر وقال
الآخر الروم
قال أبو عيسى
واللزام يعني
يوم بدر قال
وهذا حديث حسن
صحيح
Mesrûk (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle
demiştir: Abdullah b. Mes’ûd’a bir adam gelerek; “Bir
kıssacı, kıssa anlatırken yerden bir duman çıkacağını, kafirlerin kulaklarını
tıkayacağını, mü’minleri ise nezle durumuna
getireceğini söylüyor” dedi.
Bunun üzerine Abdullah
öfkelendi. Yaslanmış iken doğrulup şöyle dedi: Sizden herhangi birinize bildiği
bir şey sorulduğu zaman ona cevap versin. Mansur: Bildiğinden haber versin
dedi. Bilmediği bir şey sorulduğunda ise Allah en iyisini bilir desin. Çünkü
insanın ilminin bir kısmı da bilmediği bir şey kendisine sorulduğunda Allah
bilir demesidir. Allah, Nebiine şöyle buyurmuştu: Sa’d sûresi 86. ayet: “De ki ey
Nebi: “Bu mesajı tebliğime karşılık, sizden bir ücret istemiyorum ve ben
yapmacık uydurmalarla, Nebilik taslayanlardan veya kendiliğimden bir yükümlülük
getirenlerden de değilim.”
Rasûlullah (s.a.v.), Kureyş’in kendisine
direnmesi üzerine şöyle duâ etmişti: Allah’ım Yusuf’un
yedi kıtlık senesine benzer bir kıtlık vererek onlara karşı bana yardım et. Bu duâ üzerine onları bir kıtlık yakaladı ki her şeyi kasıp
kavurdu. Hayvan leşlerini ve derilerini yemek mecburiyetinde kaldılar -bir rivâyete göre, kemikleri dahi yediler- Yerden duman şeklinde
bir şey çıkmaya başladı. Ebû Sûfyân,
Rasûlullah (s.a.v.)’e gelerek, kavmim topluca kırılıp
yok olacaktır. Onlar için Allah’a duâ et işte bu Duhan
sûresi 10-11. ayetleri bu yüzden inmiştir: “10) Artık
gözetle… Gökyüzünde apaçık gözle görülür bir dumanın geleceği günü. 11) Öyle
bir duman ki, bütün insanlığı sarıp kuşatmıştır. Bu acı bir azâbtır.”
Mansur kendi rivâyetinde
şöyle diyor: Bu olay Duhan 12-13.
ayetlerinin inişine sebebtir: “İşte o zaman insanlar;
Ey Rabbimiz! bizden azabı kaldır artık, biz inanıyoruz
derler. Ama bu hatırlatma son saatte onlara ne fayda sağlar ki? Çünkü onlara
daha önce gerçekleri apaçık ortaya koyan bir elçi gelmişti.” Fakat ahiret azabı hiç kalkar mı? “Batşe”
= şiddetli darbe demektir. “Lizam” = Duhan demektir. (Taha sûresi 129;
Furkan sûresi 77) bazıları bu alametlere ilave olarak “Kamer” bazıları da “Rum”
ların gâlib gelecekleri
haberleri ilave ederler.
Diğer tahric: Buhari (1007, 1020, 4693,
4767, 4774, 4809, 4821, 48822, 4823); Müslim 2798 (39, 40); Nesai
Sünen-i Kübra (11138, 11310, 11324, 11417, 11419); Ahmed,
Müsned (3613); İbn Hibban (4764, 6585).
Tirmizî: “Lizam” Bedir günü meydana
gelen mağlubiyettir. Tirmizî: Bu hadis hasen sahihtir.